Türk toplumunda kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin artışı, herkesi derinden üzüyor. Son olarak, 28 yaşındaki Sinem'in yaşadığı trajik olay, bir kez daha bu sorunun ciddiyetini gözler önüne serdi. Sinem, eski eşi tarafından öldürüldü. Hal böyle olunca, bu olay birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Uzaklaştırma kararları neden etkili olamıyor? Ve nasıl bir sistem, bu tip olayların yaşanmasına engel olamıyor? Bu yazıda, Sinem'in trajik hikayesinin detaylarını ve ardında yatan çarpıcı gerçekleri ele alacağız.
Sinem, 5 yıllık evliliğin ardından boşanarak yeni bir başlangıç yapmaya karar vermişti. Ancak, eski eşi kendisine fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamaya devam edince, Sinem sonunda mahkemeye başvurmuş ve uzaklaştırma kararı aldırmıştı. Bu karar, onun için büyük bir umut ışığıydı. Ancak, Sinem’in güvenliğini sağlamak için alınan bu uç bir tedbir, maalesef beklenen etkiyi göstermedi. Sinem’in uzaklaştırma kararı aldığı bu durum, yalnızca kendi hayatını değil, aynı zamanda çevresindekilerin de güvenliğini tehdit ediyordu. Kadın, hukuki süreçlerin — özellikle de uzaklaştırma kararlarının — ne kadar eksik kaldığını acı bir şekilde deneyimledi. İlk mahkeme günü, Sinem için bir dönüm noktası oldu; fakat bu süreçte yaşadığı korku dolu günler, bir daha asla unutamayacağı anılar haline geldi.
Sinem'in katili, verilen uzaklaştırma kararına rağmen, defalarca evinin önüne gelmeyi başardı. Çok sayıda ihbar bulunmasına rağmen, etkin bir koruma sağlamayan sistem, Sinem'in sonunu hazırladı. Sinem’in katili, güvenlik önlemlerini aşarak balkondan evine tırmandı. O anlar, Sinem’in hayatını tehdit eden anların sadece bir parçasıydı. Balkondan girmesi, katilin ne kadar pervasız olduğunu gözler önüne seriyor. Uzaklaştırma kararının ne kadar yetersiz kaldığını gösteren bu durum, toplumda kadına yönelik şiddet ve hukuk sistemindeki eksiklikler üzerine ciddi tartışmalara yol açtı. Sinem’in öldürülmesi, bir kadına yönelik şiddetin daha fazla göz ardı edilemeyecek kadar ciddi bir sorun olduğunu kanıtlıyor.
Olay sonrasında kadına yönelik şiddetle ilgili birçok sivil toplum kuruluşu ve kadın hakları savunucusu, etkin eylem planlarının ve yasal düzenlemelerin aciliyetine dikkat çekti. Hukuk sisteminin bu gibi durumlarda nasıl daha etkili hale gelebileceği, tüm toplumun tartışması gereken bir konu olarak öne çıkıyor. Kadınların haklarını korumak için daha güçlü tedbirler ve uygulamalar getirilmesi gerektiği vurgulandı. Sinem gibi kadınların yaşadığı olaylar, hem hukukun hem de toplumun bu sorunla yüzleşmesi gerektiğinin acı bir hatırlatıcısıdır.
Sinem’in katili hala dışarıda dolaşıyor. Uzaklaştırma kararının nasıl bu kadar etkisiz kalabildiği ve aynı zamanda sistemdeki çarpıklıkların ve ihmallerin sorumlusunun kim olduğu sorusu, yanıt bekleyen önemli bir meseledir. Olayın ardından, yerel ve ulusal medyada bu konuyla ilgili birçok tartışma başlamış, sosyal medyada da geniş bir yankı bulmuştur. Sinem’in yaşamı, sadece kendisi için değil, herkes için önemli dersler içermekte. Kadına yönelik şiddete karşı toplumsal farkındalığın artması ve hukuk sisteminin, mağdur tarafında daha etkin hizmet verebilmesi için hep birlikte ne yapılacağı üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Bu olay, kadına yönelik şiddetin sadece bir istatistik olmadığını, günlük hayatımızda karşılaştığımız ve çözüm üretmemiz gereken bir sorun olduğunu hatırlatıyor. Sinem'in hikayesi, her kadının böyle bir duruma maruz kalabileceği gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor ve birçoğumuzun düşündüğünden çok daha derin bir sorunu temsil ediyor. Şimdi, bu trajedi üzerinden birlikte neler yapabileceğimizi düşünmek ve toplumsal değişimin parçası olmak zamanıdır.